Hakan gezmeyi sevdiği kadar yazmayı da sevdi.Hakan Erkuş, Özgür Masur'dan bildiriyor efendim.
Bülent Ersoy-Lady Gaga Düeti
Hatırlarsanız, bir önceki yazimda size, W Lounge'daki partiden çıkıp Eelence adlı mekanda eğlenirken rastladığımız, o geceye damgasini vuran Bülent Ersoy'dan bahsetmistim.Hatta" Çikarken papyonum ve ben kendilerine saygılarımızı iletip evimizin yolunu tutmustuk" diye yazımı bitirmistim.Ama ne o günün gecesi ne de sabahI bitmek bilmedi.Taksiyle eve dönerken gecenin yorgunluğundan uyuyakalıp, rüyamda Lady Gaga'yla Bülent Ersoy'un düet yaptigini, David Lachapelle'in bu ikiliyi görüntülediğini, konserin sponsorunun da Günaydın kasap oldugunu gördüğümü hatırlıyor gibiyim.
Artık o ağır temponun yoğunluğu mu dersiniz, bilinçaltimin pop art yansımaları mı o kadarını bilemiyeceğim.Gözümü açtiğımda eve varmıstık, hızlı adımlarla yatağıma ilerleyip papyonumu (!) hala çıkartmadan kendimi rüyanın geri kalan kısmına teslim ettim.
Cihangir Susam Kafe'de Alaçatı Kahvaltısı
Öyle bir uyumuşum ki ,çalan telefon sesiyle uyandım, arayan arkadaşım Cihangir'deki Susam Kafe'de kahvaltı keyfi yaptıklarını söyledi.Söz konusu Alaçati kahvaltisi olunca mecburen beni aramışlardı. Hemen Cihangir'e gitmemi istedi.Bunu bir gorev olarak sahiplendiğim için uyanir uyanmaz kahvemi de kapıp yine attım kendimi yollara.
Keyifli keyifli kahvaltımızı yaptık, Ege'nin guzel peynirlerinden,kekikli zeytinlerinden,ev yapımı reçellerinden ve tabii ki İzmir gevreginden çok memnun kaldım...Artik bu keyfin üzerine güne çok daha iyi baslayabilirdim. Nitekim bir saat icinde Özgür Masur defilesinde olmaya söz vermistim .Son keyif kahvemi de içip, Özgür Masur'un asistani sevgili arkadasim Gokçe Ece'yi aradim, ışık hızıyla Santral'e gelecegimi, yerimi kimselere kaptırmamasını tembihledim.Az gittik, uz gittik derken, farkettim ki en yoğun trafik Cumartesi Ögleden sonra Santral yolunda yasanıyordu ve bütün bu kalabalık beklenen defileyi görebilmek icin milim milim Santral'e doğru ilerliyordu.
Özgür Masur
Neyse ki defileye 10 dakika kala arkadasım beni vip girisinde bekliyordu da kolaylıkla defile salonuna girdik.Yerime oturur oturmaz önce kim var kim yok diye şöyle bir çevremi taradım.Karşımda yine tüm agırkanlılığıyla Siren Ertan vardı, birkac yaninda ise Yaprak Dökümü'nün Ferhunde'si Deniz Çakır,oyuncu Dolunay Soysert ile beraber oturuyordu.
Benim yanımda ise , tüm sempatikliği ile Ask-ı Memnu'nun Peyker'i Nur Aysan hayranlariyla resim çektiriyordu.Beren Saat ve Nebahat Çehre ise baska bir çekimde oldukları için defileye gelememişlerdi.Ortam tam bir dizi seti gibiydi.Fakat bu dizinin yonetmeni Özgür Masur'du ve çok beklemeden de müthis bir videoyla defile başladı.
Fotoğrafçı Mehmet Turgut'un hazırladığı siyah beyaz temalı video gösterimi sırasında salondaki herkes adeta hipnotize oldu, yarı uykusuzluğun yarı büyülenmiş olmanin verdigi hisle tam uykuya dalacaktim ki sapsarı elbisesiyle Ahu Yagtu çıktı podyuma.
Ardından siyah,sari ve kırmızının bolca kullanıldığı ,püsküllü, canli elbiseleriyle diğer mankenler podyumda salındı.Koleksiyon, izleyenlerden epey bir alkış aldı.Defilenin en çok konuşulan olayı, model bir kızın tam önümden geçerken topuğunun kırılması ve buna rağmen bilmem kaç metre podyumu profesyonelce yurumesiymiş...miş diyorum cünkü olayın tamamı önümde olmuş olmasına rağmen, ben ancak defile bittiğinde, yerde duran siyah topuğu görüp vaziyeti fark ettim.O arada gözlerim açık uyumuş olabilirim
.
Tamirane
Böylece bir defilenin daha sonuna geldik derken ,soluklanmak icin İfw alanının Otto ve Tamirene'ye bakan avlusuna çıktık.İyi ki de çıkmışız, çünkü esas defile oradaymış,herkes son derece özenli giyinmiş,ellerinde fotoğraf makineleri birbirlerinin resimlerini çekiyordu.Bense yorgun bir şekilde kahvemi beklerken oturduğum masada,arkamdaki manzarayla ve kafamdaki şapkayla bütünleşmiş olmaliyim ki birden bloggerların dikkatini çektim, yaklasik 20 dakika boyunca ayni pozu vermek zorunda kaldim ve bu sırada çok da üsüdüm tabii ki.
Bloggerlar Çok seker, çok çaliskanlar diye düşünürken, elinde profesyonel bir makine olan, İngiliz tipli bir çocuk resmimi çekti,bana üzerinde "facehunter" yazan kartini uzatti.Bilen bilir, facehunter tüm dünyanın sokak modasını takip eden inanılmaz popüler bir blog, bu soluk yüzlü, İngiliz tipli cocuk da ünlü Yvan Rodict'di ve ben bayılarak takip ettiğim Facehunter'da olacaktim :)) bkz: http://www.facehunter.blogspot.com/ Yaşadığım sevinç bana bir anda hararet yaptırmış olmalı ki elimdeki kahveyi fırlatıp kendimi müthiş caz tınılarının geldiği Tamirane'ye attım.
Tamirane'nin ortamını inanılmaz seviyorum, menüsü genelde iyidir, kokteyl menüsüne ise bayiliyorum.O gun tercihimi dort peynirli risotto ile körpe ıspanaklı piliçten yana kullandim.Bir yandan her Cumartesi oğleden sonra Tamirane'de sahne alan güzel solistten My Way dinlerken bir yandan da yaptığım bu chillout keyfi beni iyice gevşetmişti.Tatlı olarak favorim olan çikolatali sufleyi yemek yerine, son bir defa daha Fever dinleyip uykuma yenik düsmemeyi başararak, bir günü daha böylece sonlandırmış oldum.
Aynı blogger ile benim de tanışma fırsatım oldu :)
YanıtlaSil5 kat boyunca sohbet ederek indik ve Burcu'nun fotoğfarlarını çekti. Bana makinesi profesyonel gelmese de açıları güzeldi.
hakan facehunter blogunda degil, yvan'in visual diary'sinda cikmis resmin...hemde TWO times!
YanıtlaSilhttp://yvanrodic.blogspot.com/
Burakcım Yvan gerçekten tanışılası, çok yetenekli biri...Ifw meydanında ufak çaplı bir çekim yaptık, Bir dahaki istanbula gelişinde birlikte gezicez...
YanıtlaSilBurcuuuu!!! Beni benden daha yakın takip ediyorsun, Yvan'ın sitesini şimdi gördüm, çok çooook teşekkür ederim... Sevgiler...
YanıtlaSil