24 Şubat 2011 Perşembe

AYAKKABIMIN TEKİNİ KAPAN TİMSAH VE EL BESO






AYAKKABIMIN TEKİ NEREDE?

Eğlenceli bir farklılık olacağı daha başından belliydi zaten, yeşil bir kutu içerisinde tek bir ayakkabı geldi, yanına iliştirilmiş bir not vardı…’Sevgili Hakan, Ayakkabının diğer tekini bir süreliğine rehin alıyoruz, 22 şubat akşamı yapılacak partimizde seni de görmekten mutlu olacağız… ‘

Böylesine orijinal bir davetiyeyle uzun zamandan beri karşılaşmadığından olsa gerek daveti unutup nedense ayakkabının diğer teki için endişelenmeye başladım, kim neden rehin almıştı, acaba şu an başına neler geliyordu? Çift yumurta ikizlerini doğarken birbirinden ayırmak gibi bir şey miydi bu, kol düğmesinin hikayesine mi dönecekti derken bir timsah tarafından kaçırılmış olma ihtimali üzerine yoğunlaştım. Çünkü bu gizemli kutu Lacoste Live mağazasının yaratıcı açılış davetiyesiydi.

Zaten Ayşe Deniz’e de yollamışlar bir tane, işte oldu mu sana bir çift derken fark ettim ki ikisi de sol, biri beyaz diğeri siyah ( Gerçi ikisi de sol olmasaydı renk farkı beni bozmazdı ama ). Mecburuz artık, seke seke gidicez , timsahın ağzından neler çıkacakmışız görücez…






O GECE TiMSAHIN AĞZINDAN NELER ÇIKTI ?

Girişi gösterişli bir Pera binasının kocaman kapısı, içerisi dar uzun bir mekan. Daha girişte renk renk shot ikramlarına,  renk renk ışık oyunları eşlik ediyor.Dj kabini asma katta, konuklar içeriyi yavaştan doldurmuş bile.Bir mağaza açılışı olduğunu bilmesem, Londra’da underground bir partideyiz de sanki onca ayakkabı çanta sadece dekor olarak kullanılmış konsept gereği diyeceğim.
Keyifli bir girişten sonra dar uzun mağazayı enine boyuna dolanıyorum,daha çok blogger, trendsetter tayfası hakim kalabalığa.Turun sonunda en sevdiğim yer olan barı keşfedince bir süreliğine tabii ki o bölgeyi mesken tutuyorum .Serra'yla karşılaşıyorum, bu konseptin ne harika bir fikir olduğundan bahsederken İndhira Taşpınar da arkadaşlarıyla yanımıza geliyor.Hemen ellerine birer zencefil vodka tutuşturuyorum, kendimizi müziğin ritmine kaptırıyoruz.
 Dans ederken bir yandan da atıştırdığım küçük küçük hamburgerler, minik hot doglar, kanapeler zencefilli votkanın üzerine ilaç gibi geliyor. Derken ilginç şişelerde ve tüplerde renk renk shotlar gelmeye devam ediyor , o gece içkilerin sorumlusu Alcoholoco'ymuş. Servis ve sunumlarına on puan veriyorum. En çok kocaman bir kavun içerisindeki kokteyllerini seviyorum. Bu renkten de olsun, şu rengi de tadayım derken renkten renge giriyorum.


Serra D'autrey ve Indhira Taşpınar

Bari kafayı bulmadan birkaç poz çekeyim diye tekrar turluyorum, o sırada mekana Burcu Esmersoy giriyor.Bir süre ayaküstü sohbet ediyoruz Burcu'yla, derken Ebru Şallı geliyor yanımıza.tam da ‘Yeşil elma mı kepekli muffin mi ? ’ polemiğine dalacakken beklenen solist Danna Leese Routh çıkıyor neyse ki. Enerjisine zaten hayran olduğum Danna’nın sahne performansı da oldukça etkileyici, müthiş aurasıyla- biraz da shotların- etkisiyle herkesin başını döndürüyor.
 Bir bakıyorum İndhiralar çoktan El Besodaki partiye doğru yol almışlar bile, daha önceden sözleştiğimiz gibi onlarla gideceğimden , her ne kadar ayrılmak istemesem de kapıya yöneliyorum. Derken arkamdan bir el uzanıyor, Danna Leese !!! Bir yandan şarkı söylüyor diğer yandan elimi tutuyor.Eyvah !! diyorum , sanırım benimle düet yapmak istiyor.Sesim berbat,üstelik şarkıyı da bilmiyorum, yıldızım erkenden sönecek diye saniyeler içerisinde kurarken meğerse benimle sadece Semra Özal yapmak istediğini farkediyorum. O da ne demekmiş diyenler için, bir mekanda yanınıza solist gelip elinizi falan tutarsa benim gibi atlamamak için, elinden nazikçe tutup kafanızı bir o yana bir bu yana sallayın, dudaklarınızla şarkıya eşlik ediyormuş gibi yapın, solistin sinirini zıplatmayın raconuna Semra Özal yapmak deniyor gece hayatında…


Danna Leese
Neyse efendim bu kadar detay yeter, bir süre mutlu mesut Danna'yla şarkılar söyleyip dans ediyoruz, birkaç shot daha derken ayakkabının akıbetini unutuyorum bile.El besoya geç kaldığımı fark edip, timsahın midesine düşmeden hemen yola koyuluyorum.


EL BESO'DA YENİ BİR ÜÇLÜ MÜ DOĞUYOR?

Mekana vardığımda İndhira çoktan dj kabininde, tüm sempatikliğiyle çalıp dans ediyor. Barmen soruyor ne içersiniz diye hemen aklıma Mojito geliyor, o kadar shotun üzerine bir de üç bardak mojito içiyorum o gece,ve tabi ki dans pistinde, bateri perküsyon başında, bir ara saksafonda her yerde ben…

Neyse ki tek değilim bu eğlencede, Djset’e Can Hatipoğlu geçince İndhira da eşlik ediyor dansımıza.Pascal Nouma bile yanındaki sarışınla bir süre sohbeti kesip bizi izliyor, o derece dikkat çekmiyoruz yani.Derken locasında arkadaşlarıyla eğlenen Cem Özer de dayanamayıp geçiyor perküsyonun başına, çok da iyi çalıyor.Sanki önceden antremanlı, ya da şu stresli günlerini atlatmak için yeni bir hobi edinmiş kendine.Ne olursa olsun fark etmez, o gece çok da eğleniyoruz hep birlikte.


Indhira Taşpınar-Hakan Erkuş-Cem Özer


 El Beso'da,o gürültü patırtının arasında barda soluklanırken, Adnan Taşpınar’dan bu yaz Alaçatı'daki El Beso'da uygulamayı düşündükleri projeyi dinliyorum.Müdavimlerinin bildiği üzere El beso mutfak kapandıktan sonra keyifli partilere de ev sahipliği yapar fakat bu yaz işi ilerletip her hafta farklı bir dj ile sabahlara kadar sürecek olan konsept partiler vereceklermiş, her türlü detayı düşünmüşler, hazırlıkları tamamlamışlar bile.

Bu yaz Çeşme çok daha keyifli olacak diye düşünüyorum. El Beso'da o gece yeni bir üçlü olarak show dünyasına atılmak için ilk provamızın  hakkını veriyoruz,bakarsınız yazın sahnede karşılaşırız… Maceralarımız devam edecek, takipte kalınız !!!

HAKAN ERKUŞ

1 yorum: